İnsan içinde huzursuzsa huzur olan herşey insana düşmandır.Kendi kendinin huzursuzluğu huzura akın akın seferler düzenler.Önce evinin içinde başlar bu savaş,galip gelir evini huzursuzluk istila eder yetmez ona bu zafer temiz havaya çıkar görüş alanı genişlemiştir artık,komşusuna selam vermez veya özellikle onların görebileceği şekilde yüzünü somurtarak yanlarından geçer.
Böylece komşularınında keyfini kaçırmış olur.Sonra dost/arkadaş ortamında yüzü asık,kaşları çatık,sivri kelimeleri özellikle seçer ve ortamın içine eder ama buda kesmez kendisini.Huzursuzluk bir insanı esir almışsa insan neye esir olduğunun farkına bile varmaz.
Huzursuz ruh çalıştığı iş ortamına ardı arkası kesilmeyen sortilerde bulunur.İçinden üstlerine dışından astlarına ve eşit pozisyondaki çalışma arkadaşlarına huzursuzluk bombaları bırakır.Her bomba patladığında dağılan şarapnaller bünyeyi zedeler.İnsanlar eskisi gibi gülemez,gözleri eskisi gibi canlı bakamaz ve mesai saati bitsin diye eller,diller toplu duaya başlar olur.
İşte bir insanın içindeki huzursuzluk zincirleme etkiyle kısa zamanda sarmadığı beden bırakmaz.İnsanın çevresine verdiği huzursuzluk çevresininde çevresine vermesiyle onlarında çevrelerine yansıtmasyıyla koskoca bir alanı kaplar.Bir ters rüzgarlada öyle kolaycana dağılmaz veya kaplanan alan daralmaz.Kolay değildir içteki huzursuzluğu giderebilmek.
Ne evli olduğu hanım,ne çocukları,ne sahip olduğu imkanlar,ne onun sözünü dinleyenler,ne ağzından çıkacak tek kelimeye bakacak uşaklar,ne para,ne mülk ne sağlık; hiç bir şey bu huzursuzluğun önüne geçemez.Doymamışlık,rahatın batması bu olsa gerek.
Gözünüzlede gördünüzki insanın içindeki huzursuzluk onu hiç yapmayacağı,ertesi gün pişman olacağı her türlü anlamsız aktiviteler çöplüğünde enerji harcamasına sebep oluyor.
Enerjisi bitincede o çöpükteki üzerine sinmiş kokuları temizlemek,o kokulardan arınmak için banyoya gidecek bir sabun,şampuan,su üçlemesi yapacak dermanı bile bedeninde bulamıyor.
Kokusu ile kalıyor anlayacağınız.Sonra o kokudan rahatsız olan huzurlu insanlarda şikayetlerini dile getiriyorlar.İşte yeni bir huzur ve huzursuzluk arasındaki çarpışmada burada başlıyor.
Huzurlu birey sen kötü kokuyorsun derken,huzursuz birey hayır ben kokmuyorum diyor!Kokuyorsun,kokmuyorsunların arkası kesilmiyor.Kesilmeyincede çevre kirliliği,hava kirliliği kilometrekarelere yayılıyor.Tüm huzurlu insanlar artık o kötü kokuyla muhattap oldular.
Ve bu kokunun kaynağından kesilmesini istiyorlar,istiyoruz.Artık bu kokudan midemiz bulandı.Kustuk.Kusmamıza,sağlığımızla oynayan darbe kafalılardan darbelilere bir son darbeyi indirip bir daha etrafı kokutmamaları için gereğinin yapıldığını bilmekle birlikte devamının gereğinin yapılmasınıda istiyoruz.Emre Ahmet Sıdal
Böylece komşularınında keyfini kaçırmış olur.Sonra dost/arkadaş ortamında yüzü asık,kaşları çatık,sivri kelimeleri özellikle seçer ve ortamın içine eder ama buda kesmez kendisini.Huzursuzluk bir insanı esir almışsa insan neye esir olduğunun farkına bile varmaz.
Huzursuz ruh çalıştığı iş ortamına ardı arkası kesilmeyen sortilerde bulunur.İçinden üstlerine dışından astlarına ve eşit pozisyondaki çalışma arkadaşlarına huzursuzluk bombaları bırakır.Her bomba patladığında dağılan şarapnaller bünyeyi zedeler.İnsanlar eskisi gibi gülemez,gözleri eskisi gibi canlı bakamaz ve mesai saati bitsin diye eller,diller toplu duaya başlar olur.
İşte bir insanın içindeki huzursuzluk zincirleme etkiyle kısa zamanda sarmadığı beden bırakmaz.İnsanın çevresine verdiği huzursuzluk çevresininde çevresine vermesiyle onlarında çevrelerine yansıtmasyıyla koskoca bir alanı kaplar.Bir ters rüzgarlada öyle kolaycana dağılmaz veya kaplanan alan daralmaz.Kolay değildir içteki huzursuzluğu giderebilmek.
Ne evli olduğu hanım,ne çocukları,ne sahip olduğu imkanlar,ne onun sözünü dinleyenler,ne ağzından çıkacak tek kelimeye bakacak uşaklar,ne para,ne mülk ne sağlık; hiç bir şey bu huzursuzluğun önüne geçemez.Doymamışlık,rahatın batması bu olsa gerek.
Gözünüzlede gördünüzki insanın içindeki huzursuzluk onu hiç yapmayacağı,ertesi gün pişman olacağı her türlü anlamsız aktiviteler çöplüğünde enerji harcamasına sebep oluyor.
Enerjisi bitincede o çöpükteki üzerine sinmiş kokuları temizlemek,o kokulardan arınmak için banyoya gidecek bir sabun,şampuan,su üçlemesi yapacak dermanı bile bedeninde bulamıyor.
Kokusu ile kalıyor anlayacağınız.Sonra o kokudan rahatsız olan huzurlu insanlarda şikayetlerini dile getiriyorlar.İşte yeni bir huzur ve huzursuzluk arasındaki çarpışmada burada başlıyor.
Huzurlu birey sen kötü kokuyorsun derken,huzursuz birey hayır ben kokmuyorum diyor!Kokuyorsun,kokmuyorsunların arkası kesilmiyor.Kesilmeyincede çevre kirliliği,hava kirliliği kilometrekarelere yayılıyor.Tüm huzurlu insanlar artık o kötü kokuyla muhattap oldular.
Ve bu kokunun kaynağından kesilmesini istiyorlar,istiyoruz.Artık bu kokudan midemiz bulandı.Kustuk.Kusmamıza,sağlığımızla oynayan darbe kafalılardan darbelilere bir son darbeyi indirip bir daha etrafı kokutmamaları için gereğinin yapıldığını bilmekle birlikte devamının gereğinin yapılmasınıda istiyoruz.Emre Ahmet Sıdal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder